30 Nisan 2012 Pazartesi

Anamur Deniz Feneri


                                          "Gezerken aklımın evine vardım"



"Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,
Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,
Hep bu benekte bu deniz feneri."
                                        Fazıl Hüsnü Dağlarca..


Alanya - Anamur arası 128 km. Mart ayının her hangi bir günü bildik ama güzel bir manzara eşliğinde 2 saat sürer.(di) (Karayolları 13. ve 5. Bölge Müdürlüklerini, ayrıca yol inşaatında yer alan bilumum şirket, taşeron, şahıs ve makinaları aracımda yol açtıkları hasarlardan dolayı saygıyla? yad ettiğimi belirtmek isterim.)  En güzel yeri Kaledran. Bu yerin Mersin'de kalan kısmı Anıtlı. Antalya'da kalan kısmı Yakacık. Ortada bir köprü var ve il sınırı. Köprünün karşısındaki akrabalarınızı aramak için şehirler arası arama yapmalısınız. 100 m için şehirler arası tarife. Her şey yolunda gitti ve Anamur girişindeki Toki Konutlarından sağa dönüp Anemurium Antik Kentine ait dar yola girdiniz ve Nekropolü geçip bilet gişesine ulaştınız. Bir kez daha müze kartınızdaki resimle sizi eşleştirmek için çaba harcandı. (Saçı yeniden uzatmalı) Sahile doğru inen asfalt yoldan yürüyüp tiyatro ve hamamın önünden geçtiniz ve sahile vardınız. Tedirgin liseli aşıklarla göz kontağı kurmadan sağınızda görünen şehir suruna doğru uzanan patikadan tırmanmaya başladınız ve "Cidatel"  yazan levhayı gördünüz. Hayırlı olsun. Şehirlere yakın ve görece düz bir yerleşime sahip antik kentlerin bahar aylarında iki handikapı var. İlki, üreme iç güdüsüne bağlı olarak, çok sayıda "düzeyli bir birlikteliğe sahip" kaplumbağaya rastlarsınız. İkincisi ise, her taşın altından dersi asmış liseliler çıkar.

    

Kaplumbağalara basmadan ve liselilerle kapışmadan iptidai taş döşeli patikayı 200 m takip ettiniz ve karşınıza tel örgüyle çevrilmiş, önünde büyük bir zeytin ağacı olan beyaz bir bina çıktı. Her ne kadar ilk bakışta anlaşılmasa da, Türkiyenin en güzel fener binalarından birisine bakıyorsunuz. Şanslı kulların içeri gidip fenercinin çayını içtiği söylense de benim kısmetime kilitli bir kapı ve sürekli havlayan bir köpek çıktı. (Fenerci hemen girişte yer alan Toki konutlarında oturuyormuş. Telefon açınca yardımcı olurmuş, muş..) Bu durumda tek yapmanız gereken tel örgü boyunca binanın hemen eteklerinde yer aldığı tepeye doğru tırmanmak. Tırmandınız...


                                       


Şu anda üzerinde bulunduğunuz yerin koordinatları 36°1'14"K   32°48'6"D (36 derece 1 dakika 14 saniye Kuzey Enlemi ve 32 derece 48 dakika 6 saniye Doğu Boylamı). Önünüzden aletsiz seyrüsefer yapan, içi yün, cam, metal ve molluska denilen bir tür deniz yumuşakçasında elde edilen, Tiran ya da İmparator moru da denilen, çok değerli bir boya çeşidi taşımakta olan Fenike ticaret gemileri hayal edin. Olmadı, hemşehrilerimiz korsanlara Akdenizi dar eden Roma'nın Primus inter pares'i Pompey'in triemelerini ya da Kıbrıs'tan adanın değerli bakırını anakaraya taşıyan Bizans çektirilerini. Olmadı Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa'nın Alaiye Livasında gelen yorgun kalyonlarını. Şimdi kapatın gözlerinizi. Karanlık. İşte fener tam da bu anda işe yarar..  


Açtık gözümüzü. Önümüzde uzanan, Latinlerin  Mediterraneus, Yunanlıların Mesogeios, Arapların El Bahre-l Ebyedu'l-Mutavassit bizimse Akdeniz dediğimiz " Karaların Ortasındaki Beyaz Deniz".  Bu tuzlu beyaz denize doğru uzanan ve adını sürekli esen rüzgarlardan almış olan Anamur Burnu (Ανεμούριον = Anemourion=Yel Değirmeni)  Fenerinin amacı bu engin orta denizde dolaşan ve kadim zamanların denizcilik mirasını omuzlarında taşıyan gemicilere yol göstermek.




Güneybatı rüzgarlarının (Lodos) etkili olduğu bir burun üzerine inşa edilmiş olan fenerin yapılış yılı 1911. Fransızlara sağlanan 1856 tarihli imtiyazın ardından kurulan "Fenerler İdare-i Umumiyesi Müdürlüğü" tarafından yaptırılıp işletilmiş. Denizden yüksekliği 68, kule yüksekliği ise 10 metre görünme mesafesi ise 15 deniz mili. ARLHS (Amateur Radio Lighthouse Society) kodu TUR-062, Admiralty Kodu (Deniz Fenerleri ve Sis İşaretçileri Listesi /Admiralty List of Lights and Fog Signals) E-5862 ve NGA (National Geospatial-Intelligence Agency ) kodu ise 20664 olarak bilinir.
Tıpkı Gelidonya, Deveboynu ve Hüseyin Burnu Fenerlerinde olduğu gibi küçük bir avlu ve avlunun etrafına yerleştirilmiş fener binası ve kagir fener kulesi ile fenerciye ait yaşam alanları var. Şehre kısmen yakın olsa da gereken miktarda yalnızlık hissi ve hüznü garanti edip bir soğuk Dark'ı hakediyor. 



Malum şahsın oturduğu yerden bakınca ufukta görülen karaltı yaklaşık 40 deniz mili (c. 70 km) mesafede yer alan Kıbrıs adası. Hem çok yakın hem çok uzak. " Karaların Ortasındaki Beyaz Deniz"in köpüklü sularından doğan Afrodit'in adası. Şöyle seslenir Hesiodos;



                                      Oradan da denizle çevrili Kıbrıs'a gitti
                                      Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça,
                                      Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
                                      Narin ayaklarının bastığı yerden.
                                      Aphrodite dediler ona tanrılar ve insanlar,
                                      Bir köpükten doğmuş olduğu için"






Hemen üstte yer alan burun Türkiyenin en güney ucu değil efendim. Sizi yıllardır kandırmışlar. Türkiyenin en güney ucunun koordinatları 35 48'46" K, 36 9'8" D. Hatay İli Samandağ İlçesi sınırları içinde yer alıyor. Yine de bu kadar yol gelince insan "eh Kars'ı gördük, Sinop'u gördük, Babakale Feneri'ni de gördük böylece cennet yurdumun dört bir yanını gezmiş olduk" demek için yalandan da olsa en güneyi gördük demek istiyor. Ve diyor. Burası hüznün ve yalnızlığın en güney ucu...

 

29 Nisan 2012 Pazar

Knidos Deveboynu Deniz Feneri



"Gezerken Aklımın Evine Vardım"




"Uzanmış koca burun açık denize doğru,
Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,
Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde."
                                         Fazıl Hüsnü Dağlarca...




Datça-Knidos arası 35 km. Alanya'dan yola çıkalı iki gün olmuş. Hedef te Türkiyenin belki de en güzel fenerlerinden biri olan Deveboynu Feneri var. Feneri özel yapan şeylerden biri de, tam Akdeniz-Ege sınırında yer alıyor olması. Aslında 2011 Kasım ayında ziyaret edip detaylı fotoğraflamıştım ancak Selçuk'ta virüs tüm fotoğraları silince yeniden ziyaret etmek farz olmuştu. Geceyi Datça'da geçirip erkenden yola çıktınız. Bu fener mutlaka sonbahar ya da ilk baharda ziyaret edilmeli. Sonbahar da tüm köyler zeytin toplayıp yağ çıkarma derdinde. Tek sorun dayanılmaz posa kokusu. Benim tercihim İlkbahar. Herkes ve herşey yaza hazır. Yeni çiçeğe durmuş badem ağaçları eşliğinde küçük göçmen köylerinin içinden geçip Knidos Antik Kentinin bulunduğu yarımadaya doğru yol alınıyor. Ufukta görünen ada siluetlerine pek aşina olmayan benim gibiler için sizi karşılayacak ilk görüntü nefes kesici.




 




Antik Dünyanın en bilinen liman kentlerinden biri olan Knidos, Praksiteles'in M.Ö.4. yüzyılda yaptığı Knidos Afroditi heykeli ile ünlü. İlk çıplak kült Afrodit heykeli olmasından kaynaklan bu ünün kente zamanla hatırı sayılır erkek hacı sağladığı ve antik dünyanın her yanından gelen hacıların tanrıçanın saygıdeğer hizmetkarlarıyla ismini burada zikredeyemeceğimiz pozisyonlarda ibadet edip mutluluk, zenginlik ve af diledikleri rivayet edilir. Benim gibi ahlaklı fener meraklıları içinse işin ilginç yanı, dünyanın yedi harikasından biri ve deniz fenerlerin en bilineni olan İskenderiye Feneri'nin mimarı Knidoslu Sostratos'un bu kente doğmuş ve yaşamış olmasıdır.








Kente girişte sizi güvenlik kulübesi karşılayacak. Bu gibi durumlarda yanınızda müze kart bulundurmanız iyi bir fikir. Nedense herkes karttaki resimle sizi eşleştirmek için fazladan bir çaba harcıyor ama yinede gezgin için en hesaplı yol bu. Antik kentin girişini pas geçip KapKrio olarak bilinen yarımadaya ulaşımı sağlayan dar boğazın tam ortasında durunca ekvatoru geçiyormuş gibi yapmak mümkün. Yani "Yalanda olsa mutluyuz ya bu bize yetiyor". Tam bu anda solda Akdeniz sağda Ege.




 




Yarımadanın yamacına doğru tırmanmaya başlayınca sizi siyah, uzun bir "şeyin" ufka doğru uzanan görüntüsü selamlayacak. Hemen küfür yok çünkü bu siyah o "şey" sizi fenere götürecek klavuz. Tek yapmanız gereken bu gönüllü fener rehberini takip etmek. Kafanıza takmazsanız manzara inanılmaz. Antik limandan "siyah şey" klavuzluğunda fenere ulaşmak 15 dakika sürüyor. Şimdi küfür zamanı çünkü o şeyin gsm vericilerine elektrik sağlayan kablolar olduğunu idrak ettiniz.








Kasım 2011'deki ziyaretimde, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü adına, Ulusal Miras olarak feneri restore eden ustalar sayesinde kuleye bile çıkmak mümkün olmuştu. Ancak, tadilat bittiği için fenerin kapısı artık kilitlenmiş. Aklımda kaldığı kadarıyla küçük bir avluya açılan kapının solunda Fener kulesi ve Fener'e ait atelye ve fenercinin odası, sağında ise tuvalet, banyo ve ekmek yapmak için bir fırın mevcut. Mutlak yalnızlığı hafifletmek için hoş ama nafile bir çaba.








1931 yılında inşaa edilen fenerin denizden yüksekliği 109 metre. Akdeniz ve Ege'yi birbirinden ayırdığına inanılan kayalığın hemen üstünde oldukça etkileyici bir konuma sahip olan fenerin kagir kulesi 9 metre yüksekliğinde. Fenerle ilgili resmi veri;











"Çakma karakteri Gp.Fl.W.(2) 10 Sn. olan fenerin görünüş mesafesi 12 deniz milidir.
Fenerde önce ışık kaynağı olarak fitilli gaz yağı lambası kullanılmış daha sonra LPG ile çalışan parlak ışıklı manşonlu ( gömlekli ) lambalar kullanılmış ve şu anda güneş enerjisi ile çalışan 35 W'lık elektrik lambası kullanılmaktadır. Işık kaynağını kuvvetlendirerek uzaktan görünmesini teminen odak uzaklığı 375 mm olan üç adet kotodiyoptrik panel kullanılmıştır. Söz konusu optik paneller cıva banyosu üzerinde dönebilen dairesel platform üzerine dörtgen teşkil edecek şekilde yerleştirilmiş bulunmaktaydı. Işık kaynağı odakta sabit olarak yakılmakta ve platform üzerindeki optik panellerin döndürülmesi suretiyle fenerin dört çakar ışık vermesi sağlanmıştı.Saat mekanizması ve paneller İstanbul’da koruma altındadır.Şu anda elektrikli flaşörlü 300m fener cihazı ile faaliyetini sürdürmektedir".
 
ARLHS (Amateur Radio Lighthouse Society) kodu TUR-019, Admiralty Kodu (Deniz Fenerleri ve Sis İşaretçileri Listesi /Admiralty List of Lights and Fog Signals) E-4732 ve NGA (National Geospatial-Intelligence Agency ) kodu ise 20452 olarak bilinir.








Teknik verilerin ardından işin en güzel kısmı, oturmak. Yüzünüz batıya dönük Akdenizi Egeden ayıran kendisi küçük ama işlevi büyük iki kayalığın ardından başınızı ufka doğru kaldırıp solunuza bakınca ilk göreceğiniz şey metal bir gözetleme kulesi. Bu kuş uçmaz kervan geçmez yerde nicelerinin 2'şer saat arayla nöbet tutup şafak saydığını düşünmek bile tuhaf. İleride ufukta görülen ve kısmen uzakta kalan ada, Oniki adalara bağlı Tilos adası. İnsan acaba orada da gözetleme kulesi var mı diye merak ediyor. Michalis Kazantzakis oğlu Nicos'a selam ederiz.




 








Hemen belirteyim saat sabah 10 suları ve bu şişe de kola değil. Fener görmek için 560 km yol yapan adamın şişesinin ilerisinde, ufukta üzeri bulutlu ve 3 km çapında kalderaya sahip volkanı olan ada ise Nisiros (İncirli). Onun sağında yer alan ve üzerindeki Ponza madeni görülebilen volkanik adanın adı Gyali. Daha sağda ise neredeyse tüm kuzey ufkunu kaplayan ve Turgut Reiste bulunan Hüseyin Burnu Fenerinden elimi uzatsam tutacak kadar yaklaştığım Kos adası. Garip ama ecdada dair bir hüzün yok. Adalar buradan da güzel. Hem, Fener de fenercinin yalnızlığı da bizim tarafta kalmış bu yeter. Burası, yalnızlığın ve hüznün iki denizle kucaklaştığı en güzel Güneybatı ucu. Dark iyi geldi.. 

 

Dünyanın Ucundaki Fener

Aslında tüm hikaye, Arjantin Patagonyasının güneyinde, Tierra del Fuego yani "Ateş Toprakları" bölgesindeki Isla de los Estados...